Giriş: Hem buradayım, hem yokum.

On yıl önce İstanbul’da kurduğumuz sanat inisiyatifi ile birlikte girişimci, eğitimci, küratör ve galeri direktörü olarak sanat alanında başlayan aktif uğraşlarım sonucu şimdi hayatımda açılan yeni bir sayfayı kucaklıyorum. Son on yılda hayatım İstanbul ve Bodrum arasında geçirdiğim zamanlardan oluşuyor. Başlangıçta İstanbul benim için her şeyin merkeziydi – ailem, arkadaşlarım, meslektaşlarım, üniversitedeki işim ve on yıldır tasarlayıp yönettiğim kültür-sanat girişimi. Bu yoğunlukta Bodrum daha seyrek olsa da kopamadığım hem fiziksel, hem ruhsal olarak bana iyi gelen tatlı bir kaçıştı. Özellikle üniversitede verdiğim dersler ve yaptığım doktora nedeniyle haftalık akışımın merkezi İstanbul’du. Yıllar içinde özgürleştiştikçe yoğunluğumun ibresi Bodrum’a doğru dönmeye başladı.

Çocukluğumdan beri hep hayatımda Bodrum’un yeri vardır. Annemle babamın ilkokulu bitirdiğim yıl aldıkları bir yazlık evle birlikte neredeyse bütün tatillerimi ailemle beraber burada geçirdim. Sonraları arkadaşlarımla gelmeye devam ettim. Evlilik hayatım Bodrum’la olan bağımı daha da derinleştirdi, Doğu’yla birlikte 2013’te kasabanın en eski bölgesinde küçük bir ev satın aldık (Bu konuya ileride yeniden dönmek istiyorum.)

2010’ların sonuna doğru İstanbul’a, ihtiyaca göre her iki ya da üç haftada bir, planlamasını yaptığım işlerin gerçekleşmesini görmeye, kişisel olarak bulunmam gereken toplantıları gerçekleştirmeye, sergilerin hazırlık sürecini yaşamaya, ekip toplantıları yapmaya ve galeri programımızın bazı etkinliklerine katılmaya gider oldum. Tabii ki arzum her sabah uyandığımda mekana gidip oradan çalışmak, iş çıkışı evime dönmekti ama fiziksel gerçeğimiz bunu yapmama el vermiyordu ve her ikisi de benim birer parçam olduğu için biri için diğerinden vazgeçmek istemiyordum. Böylece 2018’in sonunda İstanbul’daki varlığımı iki ya da üç haftada bir, ortalama beş günle sınırlamaya, daha çok çalışmaya, daha da planlı yaşamaya başladım. İstanbul’daki mekanımız için her gün düzenli olarak yaptığım masa başı çalışmalarımın ve düşünsel üretimlerimin merkezi Bodrum oldu. Burada daha iyi konsantre olabiliyor, mekanın telaşından uzakta bütünü ve ileriyi daha net görebiliyor, giderek daha üretken hale geliyordum. istanbul’a ve oradaki işimize hala çok bağlıyım, hatta İstanbul’a artık sadece bu sebeple bağlıyım. Elimden telefon düşmüyor, bilgisayarın başından normal bir iş günü sonunda kalkıyorum. Samimi ütopyam İstanbul’daki o parseli kesip Bodrum’a yapıştırmaktı. Keşke basit bir “kopyala yapıştır” işlemiyle bütün sevdiğim elmaları sürekli havada çevirmek yerine aynı sepete koyabilseydim. Yine de, hayatın bana getirdiklerine, getirdiği biçimde minnettarım.

İpek Çankaya, 04.06.2019, Bodrum

İstanbul’daki galerimizden bir fotoğraf… Doğu’nun Fragmanlar sergisi açılışından önceki gece (2018). Orada olmayı, mekanın içinde oturup duvarlara bakmayı, sıradan bir günde güncel sergi hakkında metinler hazırlamayı özlüyorum. 2018’den başlayarak b…

İstanbul’daki galerimizden bir fotoğraf… Doğu’nun Fragmanlar sergisi açılışından önceki gece (2018). Orada olmayı, mekanın içinde oturup duvarlara bakmayı, sıradan bir günde güncel sergi hakkında metinler hazırlamayı özlüyorum. 2018’den başlayarak bu günler ayda 4-5’e inmeye başladı. Orayı ilgilendiren işlerimi planlamayı, yaratmayı ve takip etmeyi Bodrum’daki masamdan yürütmeye ağırlık verdim. Bu masa şimdi Art Halicarnassus’un çalışma alanlarının bir parçası oldu. Bu yüzden, bu yazının başlığı durumu çok iyi özetledi: Hem oradayım, hem yokum.

ipek cankaya